"İnsanın kanadı, gayretidir."

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Mesnevî-i Ma‘nevî, 6/134.
2022-2023 ALMANAK

Sözcükler yürüyor.

Sözcükler yürüyor. Bir söz bir kulağa ulaştığında, bu aynı zamanda mananın da zaferi oluyor. Ancak kulağa ulaşan sözler anlam bulabiliyor. “Sözün müşterisi kulaktır.” buyuruyor Hz. Mevlânâ (ks). Söz kadar kulak da mananın sahibi belli ki. Kulağını bulamayan sözler, yitip gidiyor. Bir zihne ulaşmadan hiç oluveriyorlar. Kulak kapısının önü, içeri buyur edilmeyen sözcük kabirleriyle dolu. Zihne ulaşan sözler mana oluyor. Fakat zihin nehrinde akıp giden manaların kaderi de belirsiz sayılır. Zihnin dalgaları ve girdapları arasında batıp çıkıyor, bir gözüküp bir yok oluyorlar. Akıl, bu akışı görüyor ve ancak hafıza penceresinden baktığında olanı biteni çerçeveliyor. Hafızaya mandallanmayan her şey nisyan rüzgârları altında meçhule savruluyor. Hafıza, belirsizlik ummanından kurtulup manalaşan sözcüklerin limanı. Hafıza anlamın, imgenin, duygunun, tecrübenin halatı. Bağlıyor anlamı, nisyanın derinliğine çekilip hiç olmasın diye.

“Hiç” Olmasın Diye.

Geçmiş, olan ve biten her şeyin adı. Tarih ise geçmişin içinde sınırlı alanları ifade ediyor. Tarih, bizim olan geçmişi temsil ediyor. Bizim olanı, yani benlik hafızamızı topluyor tarih. Varlığımızı oluşturan bütün dilimleri, ard ardalık ilişkisi içinde örüntü haline getiriyor. Benlik resmimizi ancak tarih aynasından izleyebiliyoruz. Bireysel tarihimiz var bir de. Hafızamız birleştirip tertip ediyor yaşam aralıklarımızı. Episodik hafıza bize kimlik bilgimizi veriyor. Benlik belleğimizi inşa ediyor. Her sabah uyandığımız gerçekliği bizim hikâyemiz yapıyor. Aynı yerden devam edebiliyoruz. Kaldığımız yerden bakabiliyoruz ufkumuza: Kendi anlamımıza.

Nerede Kalmıştık?

Kurumların da geçmişi, tarihi ve hafızaları var. Bütün uğultulu zamanlar arasından arta kalan anlamları var müesseselerin. Zaten anlam üretme işini icra ediyor kurumlar. Aktif bir zihin havuzu oluşturup, oradan anlam taşıyorlar hizmet ettikleri kitlelere. Bu sebeple her bir işin bıraktığı bir iz var tarihe. Tarih zihnimizde devreden anlamın zamana çizilen bir gravürü belki de. Tarihimiz sayesinde kaldığımız yerden zihni, hikâyeyi, anlamı büyütüyoruz. Kaldığımız yere işaret etmek bu yüzden önemli. Arta kalan mbu yüzden değerli. Çünkü “arta kalan”, “erte”sini anlamlı kılıyor. Gelenek, geleceği inşa ediyor.

Kartal Almanak
Kartal Almanak, bir sene içerisinde üretilen kurumsal değer ve anlamları derleyen bir yıllık. Kartal Almanak, istatistiksel ve betimleyici bilgilerle bir eğitim-öğretim dönemini halkalayan ve bir zincir üslubunda toplayan bir yayın. Kartal Almanak bir okulun zihin çanağı, iş havuzu, anlam kümesi, eylem havsalası. Kartal Almanak sözcüklerden zihne, zihinden de eyleme geçen bütün süreçlere “bir yıl” kriteri üzerinden kuşbakışı bir nazar. Kartal Almanak, en yakın tarihimiz, benlik hafızamız, söz ve eylemlerimizin cetveli. Kartal Almanak kendini yeniden üretmek adına bir payende. Aynı zamanda da bir yılın muhasebesi. Seciyesinde hesap vermek olan bir kültürün göstergesi. Karacaoğlan’ın ifadesi ile “Sual eylen bizden evvel gelene, Kim var imiş biz burada yoğ iken?” teyakkuzu ile olana-bitene, geçene-göçene dair bir yâd-ı cemîl. Necip Fazıl’ın ifadesi ile de “Bir gün akşam olur bizde gideriz, Kalır dudaklarda şarkımız bizim” duygusallığında işini iyi eylemenin verdiği huzur. Hâsılı Kartal Almanak, dünya diye izlediğimiz manzaranın ve burada olup bitenin bizim gözümüzden özeti. İkamet ettiğimiz kendi varlık alanımızın nasipli takvimi. Köklü bir hafızaya kaydolsun diye. Aynı kıvamla, aynı istikamet üzere…